Obama gelmeden geçmişten bugüne bakış
HaberTürk
Tülin DALOĞLU
http://www.haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=213
GEÇTİĞİMİZ Haziran ayında, ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, mevkidaşı Ali Babacan’la Washington’da ortaklaşa yaptıkları basın toplantısında, “Başbakan Erdoğan’ın hükümetiyle mükemmel ilişkilerimiz var” demişti. Bu sözler, Türkiye’de, Bush yönetiminin AKP’ye destek çıktığı yönündeki kanaati pekiştirmişti.
Geçen hafta, Amerikan başkentini ziyaret eden Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık dış politika baş danışmanı Ahmed Davutoğlu ise “Farklı olduğumuz alanlar var” dedi. Ama Başkan Barack Obama’nın ülkemize yapacağı ziyareti ikili ilişkilerdeki “tarihi en iyi dönem” olarak nitelendirerek “Dış politika önceliklerimiz tamamen paralel” dedi.
Şüphesiz, Obama’nın, başkanlığının ikinci ikili ziyareti için Türkiye’yi seçmesi muazzam bir olay. Heyecan verici. Ama bugün, geçmişte, ilişkilerin ‘mükemmel’ dendiği bir dönemde dahi durumun hiç de gözüktüğü gibi olmadığını en kıdemli ağızlardan işitebiliyoruz. O halde resmi görüşmelerin ardından yapılan açıklamaların gerçeği her zaman tam yansıtmadığı tespitini yapabiliriz.
Doğrusu, Obama’nın Türkiye ziyareti ile başlayacak ilişkilerdeki yeni evrede Ankara’dan beklentilerinin ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Davutoğlu, Amerikalı yetkililerin Türkiye’ye, ne Irak’dan asker çekme, ne de Afganistan’daki asker ihtiyacı konularında bir taleple geldiklerini söyledi. Eğer geçmişteki ‘farklılıklar’, Obama’yla ‘aşıldıysa’ henüz kimse nasıl bir yeni işbirliğinden bahsedildiğini anlatmadı.
Dahası, Başkanın ilk Avrupa turunun güzergâhında ilk durak, Londra’da, G-20 zirvesi olacak. Obama, Strasbourg’da NATO’nun 60’ıncı yıldönümü kutlamalarına ve Prag’da, ABD-AB zirvesine katıldıktan sonra ü[kemize gelecek. ABD başkanı, küresel ekonomik krizle mücadelede ve Afganistan’a ek asker talebinde diğer müttefiklerinden aradığını tam bulamadan soluğu Ankara’da alabilir.
Türkiye ise coğrafi olarak, Amerika’nın bölgedeki sorunlarının veya çıkarlarının ya merkezinde ya da etrafında konuşlanıyor. Eğer Ankara, Washington ile “altın çağını” yaşama kararlılığındaysa, bu ziyaret, yüzyılda bir gelen bir kısmet gibi değerlendirilebilir.
Tabii akla İran da geliyor. Amerikan başkanı, İran’la doğrudan konuşma niyetinde. Bugünün meselesi ise İran’ın nükleer silah programı. Soru, Obama’nın, bir şekilde İran’ı bu arzusundan vazgeçirmeye mi, nükleer silaha sahip bir İran’ı kabul etmeye mi hazırlandığı. Bugün için yönetimin ne yapmaya çalıştığı muallak. Suriye’yle de ilişkileri normalleştirmeye çalışan Washington, Şam’la Tahran’ın arasını açmak istiyor.
Obama yönetimi, Türkiye’nin, İsrail-Suriye arasında yürüttüğü dolaylı görüşmelerdeki deneyimlerinden yararlanmak niyetinde. Ama Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell’in dahi İsrail-Filistin meselesinde nasıl bir yol haritası takip edeceği henüz bilinmiyor.
Bu arada, Obama’nın da Dışişleri Bakanı Clinton gibi Ankara’daki temaslarında Türkiye’nin AB sürecine ilgi göstermesi, reform sürecini canlandırması mesajını vermesi ve laik anayasaya vurgu yapması beklenmeli.
Dileyelim, dört yıl sonra geriye dönüp baktığımızda, Türk-Amerikan ilişkileri, Davutoğlu’nun dediği gibi “tarihin en iyi dönemi” ni yaşamış olsun. Tabii bir de Obama ziyaretinin kendi içimizde, hükümetin tarafında, diğer siyasi partilerin karşısındaymış gibi algılanmamasını temenni etmek gerek. Zira hükümetler değişse de ülke çıkarları üç aşağı-beş yukarı hep aynı kalıyor.
Categories: HaberTürk