tdaloglu@yahoo.com

Zor karar

http://haberturk.com/yazarlar/514013-zor-karar

PAKİSTAN kökenli Amerikan vatandaşı Faysal Şahzad geçen hafta New York’un meşhur Times Meydanı’nı bombalamaya kalkışınca, Senatör Joe Lieberman uluslararası terör örgütleriyle ilişiği olan Amerikalıların vatandaşlıktan çıkarılmasını öngören bir yasa değişikliği teklifi yaptı.

Amerikan Kongresi’nin etkin isimlerinden olan Senatör Lieberman‘ın bu teklifinin arkası gelmeyecektir. Ancak Amerika’da, Müslüman göçmenlere karşı şüpheciliğin artış göstermesi kaçınılmazdır.

Amerikalıları da bundan ötürü çok suçlamamak gerekiyor. Zira Türkiye’de de  terör örgütü PKK’nın eylemleri arttıkça, Kürt kökenli vatandaşlara karşı bir ayrışım yaşanmıştı. En basitinden Doğu  ve Güneydoğu Anadolu illerinden, ülkenin batısına doğru yolculuk eden otobüsler durdurulur ve kimlik kontrolü yapılırdı. O vakitlerde, güvenlik güçlerimiz işlerini -hepkitabına göre yapmış olsalardı bugün Ergenekon diye bir dava olmazdı. Gerçi o dava da özünden uzaklaştırıldı. Yerli ve yabancı sayısız insan hakları raporlarında bahsi geçen yakılmış köylerin, güvenlik  güçlerince tecavüze uğramış Kürt kökenli kadınların, faili meçhullerin dosyaları yine ötelendi. Mesele, bugünün iktidarının yerini nasıl koruyabileceğine indirgendi. Adalet kavramı yine özelleştirildi.

Bütün bunlara rağmen ise eski Meclis başkanlarından Hikmet Çetin‘in hep dediği gibi Türkiye’de şehit cenazeleri kalkarken -yan kapı Kürt komşuyu- halk hiçbir zaman suçlamadı. Amerikalıların da Müslüman görünen komşularına farklı yaklaşmayacakları kanaatindeyim. Ve onların, 11 Eylül sonrasında terörle mücadele ederken pirüpak ve masum olduklarını söylemiyorum elbette. Ama Amerika’da adaletin işlediğine dair genel kanı halen sürmekte. Terörle mücadelede işin açmazlarından birisi, meselenin tanımında başlıyor. Uluslararası kamuoyu, Birleşmiş Milletler çatısı altında, henüz “terörün” ne olduğuna dair ortak bir tanımda birleşemiyor. Birilerinin “özgürlük savaşçıları” diğerlerinin “teröristi” oluveriyor. Mesela Başbakan Tayyip Erdoğan, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın terörist örgütler listesinde yer alan Hamas ve PKK arasında böylesine bir ayrıştırma yapıyor.

Kapatılan DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk‘e geçen hafta Washington’u ziyareti sırasında bunu sordum. Barış ve Demokrasi Partisi’nin Washington ofisinin açılışına katılmak  üzere burada bulunan Türk, Hamas ve PKK’yı ilgili sorunların çözümünde önemli birer aktör olarak nitelendirdi. “Başbakan’ın bir Hamas’a yaklaşımı farklıdır, Kürt örgütlerine ve siyasetine bakışı farklıdır” diyen Türk, Hamas’ın da, PKK’nın da ikna edilmesi gerektiğini ve bunun için de bu terör örgütleriyle dahi diyalog kurulması gerektiğini savundu.

AKP kurmayları, yakın geçmişte, Hamas ve PKK’nın varoluş nedenleri ve dolayısıyla uyguladıkları şiddetin haklılığı veya haksızlığı üzerine akademik olarak ilginç argümanlar ortaya atmışlardı. Davanın tarafı olarak gördüğüm Ahmet Türk‘ün böyle bir ayrıma katılmadığını söylemesi önemlidir. Türkiye de bir zamanlar “iyi ve kötü terörist” diye bir ayrım yapmıyordu gerçi ama…

Eğer ki Erdoğan, BDP’yi PKK’yla ilişiği olduğuna inandığından doğrudan kale almıyor ise Washington’da ofislerinin açılmasıyla bir yenilgi almıştır. Amerika, Hamas’a değil ama PKK’ya doğru bir adım atmıştır. Anlayacağınız terörle mücadele tüm karmaşaları ve zorlukları ile devam etmektedir.

Categories: HaberTürk